Köprünün
altından çok sular geçti. Çokça baktım pencereden. Bir bir tırmandım
merdivenleri. Bir bir eskittim elbiseleri. Ne kadar olduğunu sorma, çok yıllar
geçti. Çok esnedim uykusuz gecelerde. Mum ışıkları ayın heybetine meydan
okurken, biterken taş plaklara kazınmış sesler ve çayların son yudumları çok
kere yakalandım güneşe. Kabristanın en özerk mahfilinde öldürdüm bir serçeciği
gagasından tutup! Belki de şimdi sövüyordur bana dallar. En latif arkadaşlarını
çaldım diye. Ama ne yapayım ben büyüklerimden hep böyle gördüm, böyle büyüdüm.
Böyle zalim, böyle gaddar olmalıymış dünyanın silüetleri. Ben de isterdim bu
cismi terk etmeyi. Ama olmadı işte… Bitmedi ayrılık vakitleri harp gemilerine
doluşmaları mahalle kadınlarının. Bitmedi Mescid-i Aksa’yı kuşatan ağaçların
adlarını lekelemeler. Bitmedi el bebek gül bebek büyüyen yavruların okyanus
esintileriyle sahillerde can verişi.
Velhasıl
kelam köprünün altından çok sular geçti. Çokça kaçtım cenderelerden. Ama dönüp
bakmak istesem geriye biliyorum karşılaşacağım tantal işkencesini. Biliyorum
hep aynı yerde sektiğimi…
Muhammet Baran ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder