19 Temmuz 2023 Çarşamba

UZUN METRAJ DERGİSİ PROTESTO SAYISI

UZUN METRAJ DERGİSİ HAZİRAN AYINDAN "BU BİR PROTESTODUR" BAŞLIĞIYLA AŞAĞIDAKİ BİLDİRİ İLE OKUYUCU KARŞISINA ÇIKMAK MECBURİYETİNDE KALMIŞTIR. BÖYLE ADIMLARI ATMAK ZORUNDA KALMAYACAĞIMIZ GÜNLER GÖRMEK DİLEĞİYLE...

"EY EMEĞE, SANATA, İLME, TECRÜBEYE VE ACILARA KIYMET VERMEYEN TÜRK HALKI;

Bizler insanların okumadığı bir ülkede, paraya, güce ve üne tapıldığı bir devirde, kısıtlı imkânlarla sanata ve sanatkâra, vatana ve millette, hak ve hakikate karınca kararınca hizmet etmek için çıktığımız bu yolda yaşadığımız yıpratıcı ve bıktırıcı hadiseler sonucu bu sayımızı bu şekilde çıkartmak zorunda kalmış bulunmaktayız. Emin olunuz bu protesto sizden çok bizleri üzmektedir. Lakin dünyanın ve memleketin ahvali bunu zorunlu hale getirmektedir.

Bu güne kadar hasta da olsak, cenazemiz de olsa, deprem ve sel felaketleriyle de boğuşsak, sınavlarımız ve işlerimiz de olsa pes etmeden sizler için dergimizi çıkarmaya devam etmeye çalıştık. Ekonomik kriz kapımıza dayanmışken sırf sanat uğruna dergimizi ücretsiz olarak beğeninize sunduk. Herhangi bir kâr maksadı gütmedik ama giderlerimiz de gittikçe arttı. Yıllık sadece 40 liralık bir gönüllü abonelik sistemi oluşturup bunlarla ayakta durmaya çalıştık ama bir dilenciye bile daha fazlası uzatılabilecekken emek ve sanat kimsenin gözünde 2 paket sigara parası etmediği için kimse dönüş yapma zahmetinde dahi bulunmadı. Biz bunlarla uğraşırken bir de verdiği sözleri tutmayanlar, bizi yarı yolda bırakanlar, röportaj talebimizi önce kabul edip sonra umursamayanlar, "benim şiirimi neden ilk sayfalara koymadınız?" diye saçma sapan tartışmalara girenler oldu. Yine de kimseyi kırmadan yolumuza devam etmeye çalıştık. Lakin birbirinden renkli köşeler hazırlamamıza ve asıl işimiz olmamasına rağmen grafik tasarım öğrenip sizlere güzel sayfalar sunmaya çalışmamıza bunları yaparken de hem eserlerine yer vererek gençlerin elinden tutmaya hem de üstad ve ustaların eserlerini okurlarımıza ulaştırmaya çalışmamıza rağmen emek ve gayretlerimizin üç tane saçma sapan şiiri, yazıyı düz beyaz bir zemine yapıştırıp, fotokopi usulü ile çoğalttıkları sayıları kendi yazarlarına bile fahiş fiyatlarla satan dolandırıcılara verilen kıymetin, gösterilen saygının yarısını dahi görmediğini üzülerek idrak etmiş bulunuyoruz. Ve insanın zihninde - bir yerden sonra- ister istemez şu soru oluşuyor; “Değer mi?”. Belli ki insanımız “Marifet iltifata tâbidir, müşterisiz meta zâyidir.” düsturunu da haklıya hakkını teslim etmeyi de, dünyanın yeme – içme – yatma yerinden ibaret olmadığını da unutmuş görünmektedir.

Lakin iş bunlarla da bitmedi ve ülkemizde sadece bizi değil tüm toplumu alakadar eden elemli hadiseler yaşadık. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Kâğıt, mürekkep, fotokopi, kalem, defter, kitap ve PTT kargo fiyatlarının artışıyla sanat, edebiyat ve eğitime büyük bir darbenin vurulması
  • İmtihanlarda ve mekteplerde zorunlu tutulan işe yaramaz ezberci sistemlerle çocuklarımızın / gençlerimizin sosyal bilimler, edebiyat ve Türkçe derslerinden soğutulması
  • Sosyal medya ve internet âleminde reklamların, siyasi tartışmaların ve propagandaların sanata ve bilime yer bırakmaması
  • Sanat ve edebiyat tarihine ne resmi ne de gayrı resmi kurumlarda gereken kıymetin verilmemesi
  • Belediyelerin kitap fuarlarını reklam, ticaret ve propaganda sahalarına çevirmesi
  • Kitap fuarlarında ve sanat etkinliklerinde yerel sanatkârlara, gerçek emektarlara ve gençlere saygı gösterilmemesi
  • Yayınevlerinin banka mantığıyla çalışıp çöldeki bedevilerin su peşinde koşması gibi maddi çıkar peşinde koşmaları
  • Her türlü imkân sağlansa dahi milletimizin okumamak için bütün gücüyle direnmesi
  • Televizyonlarda şarkılar, haberler, futbol ve diziler dışında neredeyse hiçbir şeye yer verilmemesi
  • Çeviri faaliyetlerinin sadece İngilizceden Türkçeye veya Türkçeden İngilizceye olacak şekilde küçük, manasız ve mantıksız bir sahaya hapsedilmesi
  • Sadeleştirme adı altında kadim ve klasik metinlerin iş bilmez adamların eli altında tahrip edilmesi
  • Dilimizin farklı şive ve lehçelerine adeta düşmanlık edilip o şive ve lehçelerde verilen eserlerin yüzüne bakılmaması
  • Yapıcı ve tecrübeli gerçek mütercimlerin ve münekkitlerin soyunun tükenme tehlikesi altına girmesi
  • Ülke insanlarının hayatlarını adeta futbol, ekonomi ve siyaset üçgenindeki boş tartışmalara ipotek etmesi
  • Muallimlerin tek dertlerinin ay sonu alacakları maaş olması
  • Çocukların sadece dil ve matematik dersleri ile geliştirilebileceklerinin sanılması
  • İngilizce dışında hiçbir yabancı dile rağbet edilmemesi
  • Köylerdeki yahut küçük ilçelerdeki talebelere eğitimde eşitliğin sunulmaması

  • Üniversitelerde talebelerin, hocanın keyif ve menfaatine göre hareket etmeye, düşünmeye, konuşmaya hatta nefes almaya zorlanmaları
  • Memleketteki bazı büyük dergilerin (ki bazılarının nasıl büyüdüğü herkesin malumu) sanat ve edebiyatı tekellerinde görmeleri
  • Gerek yerel gerekse ulusal gazetelerin çoğunluğunun bilim, sanat ve edebiyata yeteri kadar yer ayırmamaları
  • Bazı yerel gazetelerde bir kişinin eserinin yayınlanabilmesi için ya gazete sahibinin yahut da gazete çalışanlarının hemşerisi, akrabası arkadaşı yahut en azından meşhur olma şartının aranması (Komik ama gerçek)
  • Bazı mecmuaların eser yayınlamadaki tek kritiğinin eseri gönderen kişinin makam mevki sahibi yahut meşhur insanlar olması
  • Bazı STK’larıni ekseriyeti propagandadan oluşan tek sayılık bir mecmua çıkarıp bir de utanmadan o mecmuayı alarak kapı kapı kelli felli adamların ofislerini dolanmaları
  • Ankara’da ve İstanbul’da çokça gördüğümüz siyasi ve ticari gayelerin üzerine çekilen bir tül perde vazifesi gören sözde sanat ve edebiyat derneklerinin kurulması
  • Sadece şiir yayınlamak için kurulduğunu iddia eden bazı dergi görünümlü paçavraların sırf ünlerinden istifade etmek için şarkıcı, oyuncu nevinden insanların karalamalarına yer vermeyi tercih etmesi
  • Taşradaki sanat ve edebiyat hareketlerine karşı sağır ve kör olunması
  • Birçok mektepteki kitap kulüplerinin sadece bir whatsapp grubundan ibaret olması vs.

Bu listeyi istediğimiz kadar uzatabiliriz. Zira 21. Asrın hastalıkları saymakla bitmez. İşte biz bunların hepsini reddediyor, kınıyor ve protesto ediyoruz. Yine de biz ne yaparsak yapalım sinir uçları ve insani duyguları her geçen gün biraz daha körelen bir millet için bir mana ifade etmeyeceğini ve hiçbir şeyi düzelmeyeceğini biliyoruz. Bizim yapmaya çalıştığımız ise sadece efkâr ü hissiyatımızı nakledebilmek, sanatın vakarını koruyabilmek ve haksızlığa, yanlışa, zalime karşı en azından kalben buğz edebilmektedir. “Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz.” sözünü her adımımızda bizzat tecrübe etsek de şimdilik - hala - dua ve ümit etmeye gayret göstermekteyiz. İsyan ve bedduaya dönüşmemesi dileğiyle…"

                                                                                                                                                        UZUN METRAJ DERGİ EKİBİ

Bahsolunan sayıya erişmek için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder