Bir müddettir takip ettiğimiz ve bazen hayırlı işlere de imza atan dergilerden biri olan Nizam Dergisinin yeni sayısında "BİR GİZEMİN DESTANI" adlı naçizane şiirim yayınlandı. Lakin birçok yeni nesi dergi gibi haber dahi verme zahmetinde bulunmadan edit etme bahanesiyle şiirin son kıtasını tamamen şiirden çıkarmışlar. Bağımsız kıtalardan oluşan şiirin düzeniyle oynanmış. İsmim yanlış yazılmış ve şiirin başlığı dahi yazılmamış. Edit denen şeyin bu olmadığı açıktır. Bu sebeple düzeltme gayesiyle burada şiirin aslını paylaşıyorum.
BİR
GİZEMİN DESTANI
Sen
uzun kanatların ev eşsiz çığlığınla
Gökleri
yırtıyorken ey Zümrüd-ü Anka,
Bana
bakmak düşüyor gözlerim donuk donuk.
Uçuşunun
ardında bıraktığın o oyuk
Ciğerimde
açılan yaralara benziyor.
İçimde
binlerce kurt varlığı kemiriyor.
Anlatın
ey veliler nereye bu uçuşlar.
Anlatın
hangi mevsim ruhumuzu avuçlar.
Ölüm
zamanlarında diriliyor kâbusum
Bilemem
hangi Zin'i özlüyor şu aguşum.
Fikri
nerde kaybettik, hissi nereye attık?
Konuşun
biraderler kimi neyle aldattık.
İki
kuru parmakla kalmışız tepe taklak.
Çatladı
eski ayna, kırıldı inci tarak.
Nasibimize
düşen bu çamurlu sebilde
Yürümek
için hangi zikri takmalı dile?
Sualleri
besliyor üst üste şu havsalam.
Tefe
koyarlar beni isim verip konuşsam.
Beş
bin küsurlu kazık çakılı bu tabutta.
Görmemiştir
bu hüznü melaike Yakup'da.
Çıra
çıra yanıyor küfrün meşaleleri.
Beş,
on nadan kopardı şu zakir laleleri
Hem
de öz milettinin gözyaşına bakmadan.
Yakıp
yıkmış maymunlar bıkıp da usanmadan.
Biz
üst üste giyerken zincirli zırhımızı.
Neden
söküp attınız sineden şarkımızı?
Kaldık
ellerimiz boş, damarlarımız kurak.
Dalsız
neye sarılır bu rüzgârda bu yaprak?
Dünya
cüce sarayı, ölüm doğuş bekçisi.
Şemsleri
garba sattık, idamlar paklar bizi!
MUHAMMET BARAN ASLAN (Baranî)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder