18 Aralık 2021 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu (HÜTAT) olarak Bilkent Üniversitesi'nden de arkadaşlarla Ulus'ta buluşarak 1.TBMM - 2.TBMM binalarını (Cumhuriyet ve Kurtuluş Savaşı Müzeleri) ve Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi'ni ziyaret ettik. Müze gezimizde kıymetli bilgilerden elde ettikten sonra hep beraber yemek yendi ve gezi üzerine tahlillerde bulunuldu. Bu yazımda bu sohbet sırasında duyduklarımı ve kendi kanaatlerimi dile getireceğim.
Öncelikle Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi'ne giriş ücretsizdi ve gezi boyunca bir rehber gönüllü olarak bizi bilgilendirdi. Ama TBMM gezilerinde maalesef ki aynı tecrübeyi yaşayamadık. Bir millet düşünün ki ücreti atalarının kanıyla ödenen millettin meclisine ücretsiz giremesin. Hem de talebe olmasına rağmen. Hatta ucuzluk bile sağlanmasın. Ayrıca koskoca mecliste bize bilgi verecek bir rehber de bulamadık. Bu ne acı durumdur. İnsan merak ediyor. Bir bankanın sunduğu hizmet ve kolaylığı koskoca devlet neden sunamıyor?
Gelelim gezide nazar-ı dikkatimizi çeken hususlara. TBMM binalarını gezerken sürekli hayalet gibi peşimizden dolaşıp "Maskenizi takın, flaş kullanmayın, dokunmayın, ses çıkarmayın!" gibi sözlerle bizi rahatsız eden asık yüzlü vazifelilere rastlamamıza rağmen bir rehber bulamadık. İkinci husus havalandırma ve ışıklandırmanın yeterli olmaması sebebiyle maskeyle (ve gözlükle) gezerken çok zorlanmamız oldu. Ayrıca (özellikle şahıslarla ilgili kısımlarda) ışık düzeyinin özellikle az tutularak mekana manevi hatta uhrevi bir hava katılmaya çalışıldığını fark ettik. Dikkat çeken başka bir husus da 2.TBMM binasında bulunan cumhurbaşkanı odasından başbakanın odasına direkt kapı (geçiş) bulunmasıydı. Bu da her an kararlara müdahale edildiği şüphesini doğuruyor. Garip olan başka bir şey de başbakanın odasının cumhurbaşkanınınkinden daha büyük ve lüks olmasıydı. Peki iki meclis binasını karşılaştırmak istersek neler söyleyebiliriz? Şöyle ki 1.TBMM binası gerek maddi gerek manevi olarak bize daha içten, samimi ve epik göründü. 2. TBMM binası ise ilkine göre daha büyük, gösterişli, estetik ve düzenliydi fakat o manevi hava teneffüs edilemiyordu. 1.TBMM binasında bir meclis için çok küçük sayılsa da bir mescit vardı. Ayrıca müze dahilinde Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'a da ayrılmış diğer odalara göre daha küçük ama aydınlık bir oda mevcuttu. Mehmet Akif Ersoy için de böyle bir yer ayrılması bizi fazlasıyla bahtiyar etti. Ama üzücüdür ki Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Mehmet Akif Ersoy dışında dönemin diğer önemli isimlerine ve milletvekillerine pek yer verilmemiş ve meclis adeta bu dört tarihi şahsiyetten ibaretmiş gibi bir hava oluşturulmuş. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa ile İsmet İnönü'nün şahsi eşyaları dışında (mobilyalar göz ardı edilirse) döneme dair fazla eşya yoktu bu sebeple bu boşluğu resimler ve fotoğraflarla doldurmaya çalışmışlardı. Ama birinci binada meclisin açıldığı gün kullanılan bayrağın sergilenmesi gerçekten fevkalade bir ayrıntı olmuş. 2.TBMM binasında dikkatimizi çeken başka bir husus da gerçekten çok güzel mobilyaların, işlemelerin ve süslerin bulunmasıydı. Özellikle tavanlardaki süslemeler ve avizeler birinci binada olmadığı için çok dikkat çekiyordu. Gözleri okşayan bu cümbüş bir taraftan da hemen ikinci adımda ilki ile arasında dağlar kadar farkın bulunduğu bir lükse geçildiğini gösteriyordu. Binaların dış görünüşüne baktığımızda ise gerçekten güzel yapılar olduğunu görüyorduk. Lakin hemen meclisin karşısında kalan Ankara Palas Otel'in de müze kompleksine eklenmemesi ve meclisten çıkınca oranın da gezilememesi bizlerde bir hayal kırıklığı oluşturdu.
Gelelim "Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi"ne. İlk olarak doğru bir isim seçilmediği konusunda fikrimi beyan etmek istiyorum. Zira gerek tarihi, gerek kuruluşu, gerek hisse ve sahipleri sebebiyle "Türkiye İş Bankası İktisat Müzesi" gibi bir isimle anılması daha doğru olacaktır. Daha sonra belirtmek isterim ki vazifeliler tarafından beyan edildiği gibi bizim kültürümüzü yansıttığını çok düşünmesem de yabancı bir mimar olan Giulio Mongeri tarafından üçgen temelli planlanan binanın mimarisi çok güzel. Ayrıca içeride yine sinir bozan uyarı makinesi niteliği taşıyan vazifeliler olmasına rağmen gönüllü bir rehberimizin olması ve bu rehberin diğer vazifeliler gibi olmaması bizi memnun etti. Hemen girişin sağında İş Bankası Yayınları tarafından basılan kitapların satıldığı bir ticarethanenin olması da gözümüzden kaçmadı tabi ki. Hemen girişteki salon kısmının tavanında bulunan ve rehberimizin öve öve bitiremediği Yunan/Roma mitolojisini tasvir eden vitray da biraz itici ve alakasız geldi açıkçası. Ama camekanlar arkasında sergilenen defterler ve dosyalar, zamanında kullanılan kasalar ve daktilo benzeri makineler gerçekten çok dikkat çekiciydi. Özellikle "kiralık kasalar" kısmı bizde büyük bir merak uyandırdı. Üst katlarda ise çok ince tasarlanmış lüks makam odaları ve toplantı salonları mevcuttu. Dürüst olmak gerekirse bu kısımları gezerken biraz sıkıldım. Daha sonra kuruluş ve idarede büyük etkileri olan Celal Bayar'ın anlatıldığı kısımlara yöneldik. Daha üst katlarda ise biri bankanın kendi geçmişini anlatan diğeri de sanatsal olan iki sergiyi gezdik. Bankanın mazisini anlatan serginin reklam ve propaganda dışında hiçbir gayesinin olmadığını fark ettik. Üst kattaki sanatsal sergide yer alan vazifelinin de sergi hakkında hiçbir bilgisi olmadığı, sorulan suallere cevap veremediği gözden kaçmadı. Müzede bir de genel müdürlüklerin anlatıldığı bir kısım vardı. Bulunduğumuz binanın 3. Genel Müdürlük olduğunu öğrendik. İlk iki genel müdürlüklerine ise sahip çıkamamışlar ve yıkılmış. Burada dikkat çeken başka bir husus da şuan İstanbul'da bulunan son genel müdürlük hariç diğer müdürlüklerinin çok güzel bir mimariye sahip olmasıydı. Ama son genel müdürlük aynı estetik hazzı vermeyen sadece devasa olmasıyla göz boyamaya çalışan gerçekten ruhsuz bir yapı. Ayrıca bize bir sürü lüks mobilya ve koltuk göstermelerine rağmen yorulanların oturup dinlenebileceği fazla bir yerin olmaması da biraz sinir bozucu olabilir. Yine de meclis binalarıyla kıyasladığımızda daha iyi bir müzecilik tecrübesinin sergilendiği apaçık ortadaydı. Lakin bize birkaç propaganda filmi izletmeyi de unutmadılar.
Böylece gezi hakkındaki yazımız burada son buluyor. Umarız ki yazımızda bahsettiğimiz sıkıntılar bir gün giderilir. Sağlıcakla kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder